GÖKOVA'NIN AKIMINA KAPILMAK

04 Temmuz, 2019 11:07, Haberler by carraro 0 Yorum

Çocukluğumun buğulu hatıralarına her geri döndüğümde eski bir sevdam bana hep göz kırpar, beni yanına çağırır.

GÖKOVA’NIN AKIMINA KAPILMAK

Çocukluğumun buğulu hatıralarına her geri döndüğümde eski bir sevdam bana hep göz kırpar, beni yanına çağırır, o özgürlüğü, o keyfi tekrar yaşamanın nasıl bir his olabileceğine dair düşünceleri harekete geçirirdi.

İşte bu çocukluk aşkım bisiklete 30'lu yaşlarımı ardımda bırakırken tekrar kavuşmuştum. Bu kavuşmanın heyecanıyla Üsküdar'ın yokuşlarında gezerken talih beni Gökova'ya götürmüştü. Muğla Bisiklet Derneği'nin düzenlediği Gökova Bisiklet Turu'nun 12'ncisine.

Gözümün gördüğü güzellikleri, manzaranın hissettirdiği duyguları tasvirde güçlük çektiğim anda imdadıma şu sözler yetişir: Yeryüzündeki Cennet. Artık Gökova da benim yeryüzündeki cennetlerimden biriydi. Bisikletle o yolları arşınlarken tasvirin dışında çerçevenin içine girdiğimi, resmin bir parçası olduğumu hissetmiştim. Yolculuğun her anı, çılgın kalabalıklardan uzaktaydı bir kere. 5 gün boyunca doğada yatıp kalkıyor, yiyip içiyor, pedal çeviriyorduk.

Tabiatla bütünleşiyor, yollarla beraber kendi içimizde de bir yolculuğa usul usul devam ediyorduk. İşte o günlerin bende bıraktığı tat, 13’üncüsüne katılmak konusunda bir ân için bile şüpheye düşmememi sağlamıştı.

Aradan bir yıl geçmişti ve fiziksel olarak bu tura hazır olmadığımı söyleyen doktorlar ve aile efradıyla karşı karşıyaydım. Ekim ayından beri bisiklet dâhil sevdiğim birçok şeyin yasak olduğu bir kapanın içinde sıkışıp kalmıştım. Sınırlarımı zorlayıp zorlamamak arasında gidip gelirken ne aradığımı, ne beklediğimi dürüstçe sordum kendime. Çünkü 12. GBT ve 9. Kavaklıdere-Yerküpe’nin bıraktığı tatla bir süre daha mutlu mes’ut yaşayabilirdim. Ya içinde bulunduğum sağlık sorunlarıyla çıkacağım bu yolculuk geride bıraktığım o güzel anıları bulandırıp kirletirse? Ne gerek vardı ezberi bozmaya, kalsındı öylece hatıralarda bildiğimiz güzelliğiyle. Hem katılmakta ısrarcı olmak demek, bir önceki yıl yerden yere vurduğum elektrikli bisiklette boy göstermek demekti. Bu konuyu neden böylesi gurur meselesi yaptığımı ve tabii sarf ettiğim tüm o beylik lafları da yine toyluğuma verdim günün sonunda.

Üniversite yıllarından sıra ve yol arkadaşım Gamze’yi spor salonunun spinning dersinden çıkarıp turun yolunu tuttum. Dostum da aramıza katılsın, Gökova’ya, bisiklete âşık olsun istiyordum. Bodrum’a vardığımızda hissettiklerim geçen sene hissettiklerimle aynıydı: Evimin bahçesinden içeri giriyorum; tüm dostlar, sevdiklerim bir araya gelmiş. Muğla Bisiklet Derneği maaile oradaydı ve ara verilse de sıcaklığı kaldığı yerden devam eden dostluklara benzer bir yakınlıkla karşıladılar bizi. Yalnız hâlâ bir şeyler zordu benim için, aşamadığım bir eşik vardı. Öyle ki Gökova Bisiklet Turu’nun sponsoru Accell Bisiklet’in Halkla İlişkiler Sorumlusu Muhlis Dilmaç’la yüzleşmek hayli güç oldu benim için. Bana bir elektrikli bisiklet seçmesini söylemiştim ama geldiği sırada Marina’ya kaçmıştım.

Korkunun ecele faydası yok, sonunda 13. GBT’nin 1. günü sabahı Muhlis Bey tanıştırdı beni 5 gün boyunca bana eşlik edecek arkadaşla. Başlarda mesafeliydim elbette kendisine. Çalıştırmıyorum motoru, o kadar bir mesafe! Ne zaman ki ilk rampaya geldik elim usulca butona doğru gitti. Baktım benim rahatım için her şeyi düşünüyor, gururumu da incitmiyor. Beni de dâhil ediyor, gücü paylaşıyor benimle. Çok sevdiğim yolda olmanın huzurunu hissediyor; yoldaki her kokuya, sese, hatta tada eş pedal çeviriyordum. 

Misal her bulduğum dut ağacında durdum dut yedim, gelincik tarlalarında boylu boyunca uzandım gökyüzünü seyrettim, sürüden ayrılıp başka yollara daldım, keşfe çıktım. Zira grubu bırakmak mesele değildi, elektrikli sevgilimle hızlıca yol arkadaşlarımı yakalayabilirdim. Bunları İstanbul’da bıraktığım elektriksiz (!) sevgilimle de yapabilirdim şüphesiz ama sakat bir boynunuz varken bu pek de mümkün değil.

Turu güle oynaya, yolun tadını çıkara çıkara yaparken çok söylendiğim elektrikli bisiklete haksızlık ettiğimi düşünmeye başladım. Bilen bilir turda her ne kadar sürekli kahkahalarla arz-ı endam etsem de içime döndüğüm tefekkür saatleri en sevdiğimdir.

Hatta bu anları, doğada bisiklet sürmeyi Rilke’nin şu dizeleriyle de eşleyebiliriz bana göre:
“Kendi içine yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak.”

Sonunda elektrikliye bunca karşı çıkmamın sürekli sınırlarında dolandığım siyahla beyazın bir tezahürü olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Zaten onca yolu bunun için gelmiştim. Yoksa yola çıkmanın ne anlamı vardı?
En sonunda dedim ki kendime, isteyen ihtiyacına ve kullanım alanına göre belirlesin istediği bisikleti ve gönlünce kullansın. Neydi o geçen yıl biz sırtımızdan ılık ılık ter akıtırken yanımızdan geçen elektriklilere bakışımız, bunların burada ne işi var tavrımız? Şimdi sadece dik yokuşlarda değil; bizim gibi rahatsızlığı olan, işe giderken terlemek istemeyen ama tabiata gaz salınımı da olmasın isteyen, çocuğuna bisiklet kültürünü aşılamak isteyen ama gücü aynı anda kendine ve yavrusuna yetmeyen, uzun yurt dışı turlarına gözünde yolu büyütmeden çıkmak isteyen gönlünce kullansın diyorum. Bu özel durumlar çeşitlendirilebilir muhakkak. Ben sağlıklıyken hâlâ sınırları zorlama taraftarıyım ama ufaktan göz kırpmaya başladım gördüğünüz gibi elektrikli bisiklete. Zeminimi oluşturdum, fiziki mânâda güçsüz arkadaş kitlem için de başlangıçta iyi olacağını düşünüyorum. Çünkü bir kere doğanın koynuna girdi mi o insanlar, bir daha gelmek isteyecekler. Buna adım gibi eminim. Ve bunun tadını da ne otomobille ne de motorla alabilirsiniz. İkisini de denedim, kendimden biliyorum.
 
Ve müteşekkirim kendisine… O olmasaydı nasıl kavuşurduk Gökova’yla? Bizi hiçbir kamp alanında yalnız bırakmayan Ege’yle, üstündeki sandallarla, dalgalarla, iyot kokusuyla, akça pakça bulutlarla… Yeşilin her tonuyla, ada çayıyla, köy kahveleriyle, çadırımızın üstündeki keçiboynuzu ağaçlarıyla, denizden esen sabah rüzgârıyla… Ahmet abinin minibüsünün etrafında toplandığımız akşamlarla, Haziran türküsüyle, Önder abinin bas sesiyle, güçlü Senem’le, altın kız Masal’la, Hepşenler ailesiyle, babasının ardına takılıp gelmiş Ali’yle, lepiska saçlı Kutsal’la, güzel Arya ve Fatma’yla, şair ruhlu doktorumuz Bilge Kağan’la, çiçek kız İda’yla, şampiyon Turgay’la, gülen gözlü Zeytin’le, heybesi çiçekli Mehmet abiyle, pırıl pırıl Doruk’la, havalı bisikletli Engin’le, gezgin Derya’yla, hem birbirlerine hem bisiklete âşık Tuba ve Tuğrul’la, yol hikâyemizi kaydeden Fatih ve İnanç’la, yol arkadaşımız Tanzer’le, gülümseyerek anlaştığımız Ümit Bey’le, güzel günlere dair umudu diri tutan Mithat Bey’le… Ve bizden desteğini esirgemeyen Muhlis Bey’le, dernek başkanımız Levent abiyle ve ailesiyle… Bir de kavuşamadıklarımız vardı… Coka ve pek kıymetli kuzenim Berna’ydı onlar… Kimse görmese de yollarda yine karşılaştım onlarla, akşam sofrada buluştum bazı bazı masamıza bakarken, andım tam yerine rast geldiğinde…

13’ü binbir kahkahayla geride bıraktık; 14’üncüsünde, dost meclisimizde buluşmak dileğiyle…

Deyiş Yıldıran
 

300 Kişilik Dev Aile: GBT

Bilmeyenler için Gökova Bisiklet Turu; Muğla Bisiklet Derneği tarafından düzenlenen, Accell Bisiklet’in sponsorluğunda gerçekleşen, her sene başlangıç ve bitiş noktaları Gökova Körfezi içerisinde olmak kaydıyla değişen ve bu sene 13’üncüsünün gerçekleştiği, benimse ilk defa katıldığım (hayatımda katıldığım ilk bisiklet etkinliği aslında) beş günlük bir kamplı bisiklet turu kısaca.
Bu sene ise; 300’e yakın katılımcı, 250 km’lik mesafesi ve “Balıkaşıran, Kultak ve Mazı” olmak üzere ortalama eğimi %7, uzunluğu 10 km olan üç büyük rampasıyla, Bodrum’dan başlayıp Datça, Çubucak, Akyaka, Akbük, Ören, Yalıçiftlik güzergahını izleyerek yeniden Bodrum’a dönerek tamamlanan bir rotaya sahipti.

GBT katılımcılarının neredeyse hepsi deneyimli bisikletçiler ve doğa aşığı bireyler ve ister inanın ister inanmayın çocuklu aileler! Ve bu katılımcılar, her sene adeta bir bayram ziyareti gibi bu etkinlikte bir araya gelen kocaman bir aile. Bir aileye girerken ister istemez bir heyecan, bir gerginlik hisseder ya insan… İlk defa katıldığım bu ortamda yabancılık çekeceğimi düşündüm en başta ben de haliyle. Çektim de. Bir on, on beş saniye… O da kayıt masasında Muğla Bisiklet Derneği Başkanı Levent Sevil ile tanışana kadar geçen süre…

Bisikletle ilgili olmasa da birçok spor etkinliğine katılmış biri olarak gözlemlediğim kadarıyla, organizasyonun işleyişi oldukça sağlamdı. Rahatsızlık duyacağım tek bir olay bile olmadı.

Turun bu sene 13. kez yapılıyor oluşu, deneyimi de beraberinde getiriyor. Haliyle bu da işleyişe artı olarak yansıyor belli ki.

Alınacak her aksiyon, oluşturulan Whatsapp grubundan katılımcılara bildiriliyor; destek ekiplerinin kontrolüyle de bilgi akışı, katılımcıların ihtiyaç ve güvenlikleri sağlanıyordu. Eşyaların her gün kamp alanına taşınması, üç öğün yemek, sık aralıklarla kurulan su istasyonları ve atıştırmalıklarla ihtiyaç duyabileceğim her şey fazlasıyla elimin altındaydı.

Bisiklet turu deneyimi olan kişiler belki bu hizmetlere alıştıkları için onlara standart geliyor olabilir. Doğada olmaya, kamp yapmaya, azla yetinmeye alışkın ben için bu kampın oldukça konforlu hatta lüks olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

Böyle bir turda en az kendi fiziksel durumunuz kadar yol arkadaşınızın durumunu da düşünmek zorunda kalmadığınız, içiniz rahat bir şekilde, yolda kalır mıyım endişesi olmadan pedallayabilmenizi sağlayansa, turun sponsorluğunu üstlenen Accell Bisiklet ve Carraro Türkiye ekibinin stantlarıydı.

Tur boyunca ihtiyacınız olan tüm ekipmanlara ulaşabildiğiniz stantta yol, dağ, şehir, katlanır, elektrikli olmak üzere tüm bisikletlerin ihtiyaçlarına yönelik ekipman ve aksesuarlar ve hatta bisikletler mevcuttu. Accell Bisiklet adına, çok sevgili Muhlis Dilmaç’a, bu turda tüm kahrımı çeken bisikletimi bana emanet ettiği için ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Benim gibi bir acemiye bisiklet emanet etmek de cesaret işi sonuçta.

Bisikletlerdeki sorunları giderme onları bu zorlu yollara hazırlama kısmıysa Tarkan Bisiklet’e emanetti tur boyunca. Saatlerce hipnoz olmuş gibi, gözü bisikletten başka bir şey görmeden çalışan, izleyenleri de hipnotize eden Tarkan var alkışlanması gereken.
Teşekkür edilmesi gereken çok insan var bu eşsiz deneyimi, bir ömür boyu hatırlanası kılan.
İnsanları birleştiren aynı çatı altında değilse de aynı tente altında buluşturan Köfteci Ahmet abi var kendi adıma. Ahmet abinin tentesi altına kurulan sofralarda karınlar doyarken, şarkılarıyla ruhları doyuran Ege var.

Zor yollarda, rampalarda pes etmek üzereyken seni motive eden arkadaşlar ve hatta daha önce hiç konuşmamış olduğun insanlar var. Bisikletinin arkasında dünya güzeli çocuklarını taşıyan Senem var, gördüğüm en imrenilesi aile olan Hepşenler var. İsmiyle müsemma olan Kutsal ve Ali’nin ebeveynleri var. Arkasında kekik, adaçayı, kantaron taşıyıp kendisini takip eden bisikletçilere bu güzel rayihayı bırakan Mehmet abi var. Şaraba, dünyaya ve hayata dair birçok şeyi öğrenmemi sağlayan, her şeyin daha güzel olacağına dair umudumu yeşerten Mithat bey, yanımızda olmasıyla bile bir güven hissi yaşatan Dr. Bilge Kağan, tevazusu ve seyrine doyum olmayan bisiklet sürüşüyle bol kupalı, şampiyon bisikletçi Turgay var.

Edindiğim yeni dostlar, yoldaşlar var, senelerdir tanıdığımı hissettiğim. En başa adını yazmam gereken, beni motive etmek için rahatını (elektrikli bisikleti) kenara itip benimle pedallayan Tanzer var. Yalnız gördüğünde içi rahat etmeyip, beni kendine emanet sayan Barış var. Son günün rotasında, kendilerine ayak uydurabilmem için (normal şartlarda kendilerine yetişmemin imkânı yok çünkü o kadar da şahane bisikletçiler) rampalarda ve hatta düz yolda gerçek anlamda beni itekleyen Tuba ve Tuğrul çifti var.

Ve en büyük teşekkürümü borçlu olduğum, beni bu güzel yollarla, insanlarla, anılarla tanıştıran, bisiklete karşı duyduğum bu yeni heyecanı yaşamama vesile olan canım dostum Deyiş var.

Bir bisiklet turu gibi görünen bu organizasyonun altında senelerin emeği, bisiklete ve doğaya duyulan aşk, kurulan gönül bağları ve yüzlerce güzel insan var, ülkemin muhteşem coğrafyasıyla birlikte. Bodrum’un mandalinalı dondurması, Çökertme’nin kebabı, köy kahvelerinin demli çayları, köy yoğurdundan yapılma ayran, yol kenarındaki esnafın yeni yıl mahsülü var bu turda. Sadece bir tur değil yani GBT, Ege’nin kalbinde saklı kendinizin seçebildiği bir aile.

Gamze Baykal

Lütfen ikiden fazla bisiklet seçmeyin.